Son söz henüz söylenmedi!

11 Temmuz 2018’de, NSU davası kararı ile ilgili Hamburg-Altonta semtinde Alma-Wartenberg-Platz Meydanında (Alma-Wartenberg-Platz) düzenlenen mitingde "Süleyman Taşköprü Cinayetini Aydınlatma İnisiyatifi“ adına yapılmış olan konuşma metni..

-----

Son söz henüz söylenmedi!

5 yıldan fazla bir süredir Münih Yüksek Mahkemesi'nde görülen NSU davasında bugün karar verildi. Ancak bu mahkemenin 5 sanıkla ilgili kararını açıklamadan önce de biliyorduk, ki, bu mahkeme NSU terör örgtünün korkunç boyutunu ve 8’i Türkiyeli 10 insana karşı işlenen cinayetleri tatmin edici şekilde aydınlatmayacak, bir çok soru cevapsız kalacak. Bu sorular mağdur ailelerin yıllardır boğuştuğu ve peşine düşmekten vazgeçmediği sorular: Mahkemede yargılan 5 sanığın ötesinde, NSU’nun diğer üyeleri, cinayetlerin işlendiği şehirlerdeki destekçileri ve NSU’nun devlet gizli servisleriyle olan bağlantılarına ilişkin sorular.. Mahkeme, mağdur ailelerin cinayetlere dair bir çok sorularına cevap aramadı, yargılama sürecini sadece 5 sanğın rolüyle sınırladı. Ne Anayasayı Koruma Dairesi‘nin (Bundesamt für Verfassungsschutz‘un) NSU'nun çevresinde görevlendirdikleri sayısız Neonazi ajanlarla olan ilişkileri, ne de, Anayasa koruma yetkilileri tarafından cinayetlerle ilgili dosyaların imha edilmesi mahkemenin konusu oldu. Bir çok belge mahkemeye sunulmadı. NSU cinayetlerini aydınlatacak olan belgeler devletin Anayasa koruma yetkilileri tarafından hasır altı edildi. Bazı belgeler ise “devlet sırrı” olarak 120 yıl saklı kalacak. Sonucta Münih Yüksek Mahkemesi, Alman emniyet birimlerinin çıkarlarına uygun bir strateji izledi.

Bütün bunlar nasıl bir hukuk devletinde yaşadığımızı gösteriyor..

Mahkeme kararı sonrası cinayetlerin üstüne bir örtü çekildiğinde, NSU üyeleri ve bir bütün olarak NSU yapısını ilgilendiren önemli birçok bilgi gizli kalacak. Sonuçta, güçlendirilmiş ve sarsılmamış istihbarat servisleri ve göçmenlere yönelik tehdit unsuru olan ve giderek daha da güçlenen Nazi çeteleri kalacak. Durum böyle iken, mahkeme sonunda mağdur aileler için, Türkiyeli ve diğer göçmenler ve ırkçılığa maruz kalan tüm insanlar için elde kalan nedir?

NSU'nun Kasım 2011’de kendisini deşifre etmesinden önce, polis cinayetlerin her birinden sonra yüzlerce kişiyi sorguladı. Mağdur aileler cinayetlerle ilgili ırkçı bir motiften yola çıktılar, polis tarafından ciddiye alınmadılar. Mağdur ailelerin cinayetlerle ilgili bildikleri göz ardı edildi. Polis cinayetlerin arkasında ırkçı motif arama yerine, soruşturmalarını mağdurlar üzerine yoğunlaştırarak onları yıllarca zan altında bıraktı. Alman Polisinin ırkçı motiflerle soruşturma stratejisi sonucu, NSU 10 insanı kaygısızca öldürebildi. Göçmenler seri cinayetlere kurban giderken, bir sürü Alman güvenlik biriminin aklına ırkçı bir motif olasılığı gelmdi. Göçmenler söz konusu olduğunda güvenlik yetkililerinde suça dair nasıl bir algı ve soruşturma rutinleri hakim olduğunu, polis makamlarında hangi bariz ırkçı güdülerin hakim olduğunu, nelerin göz ardı edildiğini, çoğu kez NSU cinayetlerinden önce de gördük. Mağdur göçmen olduğunda polisin cinayetle ilgili ırkçı motif yerine etnik "iç çatışma" bağlantılı sebepler aradığını önce de biliyorduk.

Ama Irkçı NSU cinayetleri bağlamında bu boyut tamamen bir devlet skandalı ve suçtur! Alman devletinin “hukukun üstünlüğü” hikayeleri koskocaman bir yalan!

NSU'nun 2011’de kendisini deşifre etmesinden önce mağdur aileler yıllarca zanlı olarak görüldüler, yıllarca tersine çevrilmiş bir oyuna katlanmak zorunda kaldılar. Bu ırkçı oyundan dolayı mağdur aileler ciddi şekilde travma geçirdi. Bu durum, 5 yıllık NSU mahkemesi sürecinde de değişmedi. 27 Haziran 2001'de Hamburg-Altona'da öldürülen Süleyman Taşköprü’nün kardeşi Osman Taşköprü, bir gazete röportajında, güvenlik yetkililerinin sebep olduğu mağdur ailelerin acılarını şöyle anlatıyor:

"Ailemden herkes yoğun bir yaşam mücadelesi verdi. Telefon görüşmelerimiz dinlendi, komşular sorgulandı. Bize yönelik soruşturmalardan dolayı arkadaşlar ve komşular ailemize zanlı gözüyle baktılar, bizlerden uzaklaştılar. Sonra, faillerin öğrenilmesinin ardından, komşulardan ve eski dostlardan özür dileyenler oldu. Polisten bu güne kadar hiçbir şey, bir özür duymadık. Polisler aileme çok zarar verdi. Katilleri gören babamın ifadelerini görmezden geldiler. NSU'nun kurbanlarını nasıl seçtiği sorusu bugüne kadar yanıtlanmadı. Kardeşimin neden NSU'nun kurbanı olduğunu bilmiyoruz. Hiçbir aile, babalarının, oğullarının ve kardeşlerinin NSU tarafından neden seçildiğini bilmiyor. "

Mağdur aileleri yıllarca, terör örgütü NSU'nun cinayetlerinin ve diğer suçların görüldüğü, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’ne giderek, sorularına cevap aradılar. Kendilerine yönelik iftira ve suçlamadan sonra, mahkemeye kendi bakış açılarını anlatmak istediler, ama istekleri ve talepleri mahkemenin soğuk duvarlarına çarparak geri döndü. Mahkeme tarafından gözardı edildiler, hayal kırıklığına uğradılar. Öldürülen kurbanlara saygı duyulması ve adaletsizliklerinin layıkıyla tanınması için çabaları karşılık bulmadı. Mağdur aileleri, mahkeme kararının gerçekleri aydınlatacağına dair bir beklentilerinin olmadığını, müdahil olarak yer aldıkları davanın sonunda dile getirdiler. Theo Boulgarides'in eşi Yvonne Boulgarides Mahkeme sürecini, "Tüm bu saçma aydınlatma açıklamaları bize daha çok soru, güvensizlik ve belirsizlik bıraktı" diyerek özetledi. Mağdur aileleri, mahkeme sürecinde Alman yargısının, soruşturma makamlarını ve devlet istihbarat servislerini nasıl koruduğunu gördüler. Osman Taşköprü, "Müdahil davacıların NSU’ya yardım edenlerin kimler olduğunu öğrenmek için gösterdiği tüm çabaların, federal savcılık veya mahkeme tarafından boşa çıkarıldığını görmek, bizleri şok etti" diyerek mahkemeden beklentilerinin olmadığını söylemişti..

Münih mahkeme kararı, mağdur aileler açısından olayların aydınlatılması çabalarının sonu anlamına gelmiyor. Yvonne Boulgarides bir röportajda şunları söylüyor: "Biliyorum ki zamanı geriye alamıyoruz. Ama yapabileceğimiz bir şey var: sormayı, sorgulamayı bırakmamak. Hepimiz mahkeme kararından sonra da cevap aramayı bırakmamalıyız".

Mağdur ailelerin toplumdan beklentilerini Osman Taşköprü şöyle ifade ediyor:

“Bir toplum bu belirsizliği kabul etmemeli. Nazi katilleri yalnız değildi. Umarız ki mahkeme kararından sonra bu meseleye son verilmeyecek. Son yıllarda mahkeme sürecine ilginin azaldığını gördük. Mağdur ailelere pek ilgi gösterilmedi. Sanki seri cinayetler çok geride, sanki geçmişte kalmış gibi bir tavır var. Oysaki burada birileri öldürüldü, burada Naziler kardeşimi öldürdü. Polis ve medya kardeşim hakkında yalanlar yaydı. Hamburg'un eski İçişleri Senatörü Michael Neumann, cinayetin tamamen aydınlatılması konusunda güvence verdi. Peki nerede kaldı bu aydınlatma sözü?"

2015 yılında, NSU cinayetleri konusunda bir parlamento araştırma komisyonu kurulmasını için Hamburg Eyalet Parlamentosuna önerge verildi. Sol Parti’den gelen bu talep reddedildi. Süleyman Taşköprü cinayeti bağlamında pek çok soru cevapsız kaldı. Bu nedenlerden dolayı, Taşköprü ailesiyle görüşülerek Süleyman Taşköprü Cinayetini Aydınlatma Girişimi kuruldu. Girişimin, “Hamburg Senatosunun, Süleyman Taşköprü ailesinden, soruşturma makamlarını aileye yönelik ırkçı ithamları, tahkikatı ve ailenin söylediklerini hiçe saydığı için özür dilemesi talebi, karşılık gördü. Hamburg Eyalet Parlementosun, Süleyman Taşköprü’nün öldürülüşünün 17inci yıldönümünde, 27 Haziran’da, Alman polisinin cinayeti soruşturma kapsamında aile yakınlarına şüpheli gözüyle bakmasından dolayı Taşköprü ailesinden özür diledi. Hamburg Parlamentosu’nun Taşköprü ailesinden özür dilemesi, ailenin acılarını dindirmiyor. Çünkü, bu özür ne aileye makul şekilde tazminat verilmesi, ne de NSU cinayetinin aydınlanması açından herhangi bir sonuç doğurmuyor. NSU cinayetleri konusunda bir parlamento araştırma komisyonu kurulmasını Hamburg’da SPD ve Yeşiller’den oluşan koalisyon hükümeti gerekli görmüyor. Soruyoruz neden?

NSU konusunda Hamburg’da saklanacak, gizli kalması gereken birşeyler mi var?

NSU cinayetlerinin işlendigi Almanya’nın bütün eyaletlerin parlementolarında araştırma komisyonları kuruldu ve konuya dair çalışmalar yapıldı. Hamburg’da böylesi bir araştırma komisyonun kurulması ve NSU’nun Hamburg bağlantları konusunda açıkta kalan bir çok soruya cevap aranması, kime zarar getirecek? Hamburg koalisyonunda görev yapan Türkiy’li milletvekilleri de dahil, geniş bir kesim bu talep karşısında henüz vurdumduymazlığının arkasında yatan nedenler nedir?

Münih Yüksek Mahkemesi‘nin kararını açıklandığı bu gün, Münih’te ve Almanya’nın diğer bir çok şehirlerinde “Kein Schlussstrich” Son söz henüz söylenmedi! sloganı altında eylemler var şu an. Münih'teki mahkeme kararıyla NSU cinayetleri ile ilgili hiçbir konunun üzerine çizginin çekilemeyeceğini haykırıyor binlerce anti-ırkcı ve antifaşistler.

Başta mağdur aileleri olmakla birlikte, buradan, Hamburg'dan, Altona'dan bütün anti-ırkcı ve antifaşistleri selamlıyoruz..

Dostlar, arkadaşlar,

Bu mitingle, eylemle burda da NSU konusunda son söz söylenmiyecek. 14 Temmuz Cumartesi günü, Hamburg şehir merkezinde saat 14: 00'te St. Georg'daki Hansaplatz'da başlayacak büyük bir yürüyüş düzenlenecek. Hamburg'dan ve diğer yakın şehirlerden gelecek olan insanlarla birlikte topluma güçlü bir mesaj göndermek istiyoruz. Mahkeme kararının NSU konusunda söylenmiş "son söz" olmayacağını haykırmak için, önümüzdeki Cumartesi yürüyüşüne özellikle göçmenlerin yoğun katılımını bekliyoruz...

* Süleyman Taşköprü Cinayetini Aydınlatma İnisiyatifi